Tüm canlılar gibi, insan da doğa ile etkileşimde bulunarak varlığını sürdürür. Diğer canlı türlerinden farklı olarak yalnızca insan, doğa ile etkileşide araya kültürünü koyar. Araç ve gereçleri kutsayan değerlerden bu araç ve gereçlerle iş yaparken başvurulan örgütlenme biçimlerinden, iş görme ve işin eşgüdümlenmesine ilişkin yöntemlerden, iş bölümünün yarattığı insanlar arasındaki farklılaşmaları haklılaşmayı ve kurumsallaşmayı amaçlayan açıklama ve inançlardan oluşan kültür, insanın doğa karşısındaki etkinliğini arttırır.
Doğal çevresi araç-gereçleri, üretim süreçlerindeki insan ile insan arasındaki ilişkiler, bu ilişkilerde farklılaşmaları tarafların gözünde haklılaştıran değerler sistemi ise, insanın toplumsal hayat tarzını oluşturur. Bunun mayası iletişimdir.
İletişim deyince aklımıza hemen insan ile insan arasındaki sözel bir süreç şeklinde işleyen konuşma aklımıza gelir. Bunun çok basit bir olgu değildir: Bir erkek, konuşmakta olduğu başka bir kadına «Ama sen bir kadınsın» dediğinde bu basit tümce, bugüne dek yaşadığımız bütün bir insan tarihindeki eşitsizliği doğal bir olg saydıran toplumun başat kültürünün ne olduğunu da ortaya koyar. Bu basit tümce:
- O andaki kültürel ortamı
- Bu kişilerin yaşadıkları toplumsal ilişkiler sistemini
- İnsan tarihinin çok uzun bir dönemindeki insanın, insana bakışını da yansıtır.
İletişim gündelik yaşamımızda bize nesneleri, insanları tanımlar, işbölümü içinde değişik toplumsal roller yüklenmiş insanlara bu rolleri yerine getirirken, bu rol dağılımından oluşan toplumun o tarih dönemindeki hayat tarzını öğretir, olumlatır, yeniden üretimi için gereken değerlendirme biçimlerini aşılar. Toplumsal sistemin sürmesini, kendini yeniden üretmesini sağlar.
Dil, yalnızca sözel kodlanmaya dayanmaz. Örneğin: Bir amirin odası.
Sözel olarak hiç söylenmese de, o mekana giren herkesin anlayabildiği bir dil biçimi oluşturur.
Giyinme biçimleri, yaka rozetleri ve bunun gibi eşyalar-simgeler ait olunan gelir grubunu, eğitim düzeyini, toplumsal çevreyi belirtir.
Mimik, jest, konuşma tarzları da ipucu veren iletişim örnekleridir.
Bir evde mumların kimin tarafından yakılması
Ev sahiplerinin oturma düzeni
Kentlerdeki büyük mekanların, devlet dairelerinin ve diğer kamu/özel kurumların düzenleniş biçimi ve egemenler
İletişim yalnızca sözel bir süreç değildir. İnsanlar arasında her tür ilişkinin kurulduğu her yerde, her durumda, her mekanda ayrı bir dil biçimi içinde kodlanmış iletişim süreci yaşanır.
Otobüs durağında bekleyen kitle, binerken takip edilen davranış biçimde, otobüsün içerisindeki davranış kalıpları, giyim tarzları kültür tarafından öğretilir.
İşbölümünün neden olduğu kurumsallaşmış farklılaşmalar dil’in taşıdığı adlandırmaları, nitelendirmelerini de değiştirir.
Örneğin: «Amir», emreden, yöneten – «Memur», emir alan, yönetilen.
Bireyler arasındaki eşitsizlik
Belirli iletişimsel kalıpların içinde sosyalleşmek, bireyi bu kalıpların normal olduğunu kabullendirir.
«Gelişmekte olan ülkeler» – «Üçüncü dünya ülkeleri» - «Geri kalmış ülkeler» kalıpları
Her iletişim faaliyetinin “içerik” ve “ilişki” olmak üzere iki düzeyi vardır. İçerik düzeyi ilişki düzeyine anlam veren çerçeveyi oluşturduğundan daha üst aşamalıdır.Çoğu zaman aynı içeriğe sahip cümleler farklı ilişkileri ifade ederler. Mesela;
“Sen okula gidecek misin?”
“ Siz okula gidecek misiniz?”
“Okula gitmeyi düşünüyor musunuz?”
Yukarıdaki cümleler aynı içeriğe sahip olmalarına rağmen farklı ilişkileri ifade ederler. İlk cümlede konuşanın kendisini diğer kişi ile ya eşit ya da daha güçlü olduğu anlaşılır. İkinci cümlede konuşanın diğerine eşit ama resmi bir ilişki içinde, ya da güçsüz olduğunu gösterir. Son cümlede ise konuşanın diğer şahsın karar verme özgürlüğüne saygılı olduğu anlaşılır. Günlük yaşamda kurduğumuz iletişimlerde hep ilişki düzeyleri kendiliğinden oluştuğundan bir problem yaşanmaz. Ne zaman ki içerikle aynı mesaj ifade edilse de ilişki de bir kopukluk olursa kişiler arasında problem yaşanır. Mesela bir öğrenci öğretmenine, “Sen okula gidecek misin?” diye sorsa öğretmeninin tepki vermesi beklenir. Öğrencinin terbiyesiz, saygısız olduğu düşünülür. Çünkü bu tarz bir ilişkide öğrencinin kendisini hocasıyla eşit düzeyde ya da ondan üstün olduğu izlenimi oluşur. Bu tür bir ilişki Türk kültürüne tamamen zıttır. Öğrenci “Ben sadece öğretmenimin okula gidip gitmeyeceğini öğrenmek istedim.” diyemez. Çünkü işlemiş olduğu suç içerik düzeyinde değildir fakat ilişki düzeyinde suçtur.
İletişim, ilişki düzeylerini belirleyen önemli faktörlerden birisidir. Aralarında sorun olan bir karı-koca düşünün. Kadına göre sorun, kocasının evde ev işleri konusunda kendisine yardım etmemesidir. Her ikisinin de çalışması nedeniyle kadının beklentisi, bütün işlerin kendisine kalması yerine en azından salata yapmak, masayı hazırlamak gibi işlerde eşinin yardımda bulunmasıdır. Oysa ki eşinin gazeteyi alıp bir köşeye çekilmesini hazmedememektedir. Erkeğe göre ise sorun aslında eve geldiğinde eşine yardım etmek istemesine rağmen eşinin kendi yaptığı her şeyde bir kusur bulmasıdır. Hazırladığı masayı beğenmeyip yeniden hazırlaması, masaya koyduğu bardağı değiştirmesi, yaptığı her şeyde bir bahane bulması neticesinde artık mutfağa girip eşine yardım etmek yerine gazetesini alıp bir köşeye geçip oturmayı yeğlemektedir. Görüldüğü gibi eşler davranışlarını reddetmiyor, bu davranış dizisini farklı biçimlerde yapılandırıyorlar. Karı-koca yapılandırma konusunda bu algılama farkını gideremediği sürece aralarında bir uzlaşmaya varamazlar.
İletişim (Communication)
Birbirlerine ortamlarındaki nesneler, olaylar, olgularla ilgili değişmeleri haber veren, bunlara ilişkin bilgilerini birbirine aktaran, aynı olgular, nesneler, sorunlar karşısında benzer yaşam deneyimlerinden kaynaklanan, benzer duygular taşıyıp bunları birbirine ifade eden insanların oluşturduğu topluluk ya da toplum yaşamı – içinde gerçekleştirilen tutum, yargı, düşünce, duygu bildireşimlerine iletişim denir.
Communis: Benzeşenlerin oluşturduğu ortaklık ya da topluluk.
Belirli bir coğrafya parçasında aynı doğa koşulları içinde varlıklarını sürdürmek için araç ve gereçler bulan, bu konuda çeşitli bilgeler üretmiş bulunan, bunları belirli işbölümü yöntemlerine göre kullanan, kendi aralarındaki bu işbölümünden kaynaklanan farklılaşmaları haklılaştırmak için çeşitli değerler ve inançlar üreterek toplumun farklı kesimlerini ortak üst kimlikler içinde kaynaştırmayı amaçlayan insanların etkinliğidir iletişim.
İletişim, bir ortamdan yararlanarak bilgi göndermektir. İletişim devamlıdır, dinamiktir, daireseldir, tekrar edilemez ve geri alınamaz.
Bu noktada geri dönüt önemlidir.
İletişimde mesajlar sözlü ve sözsüz mesajlar olmak üzere iki tiptir. Mesela iki sevgili arasındaki ilişki ne kadar sözlü mesajlarla ifade ediliyorsa ilişkinin o derece zayıf olduğu düşünülür. Bir başka deyişle “Seni seviyorum.”, “Tatlım, bugün seni özledim.” biçiminde konuşan donuk yüzlü, monoton bir kişi duygularını getirdiği çiçekle, bakışıyla, yüz ifadesiyle ifade eden kişi kadar ilişkisinde başarılı olamaz. Kısaca söylemek gerekirse zihnin mesajı sözlü, gönlün mesajı sözsüzdür. Sözlü iletişim akıl, mantık ve düşünceyi, sözsüz iletişim ise duyguları ve ilişkileri en güzel bir şekilde ifade eder.
Yolda karşılaşan iki adamın birbirleriyle kurdukları iletişim şu şekildedir.
“Eve mi gidiyorsun?”
“Hayır. Eve gidiyorum.”
“Ha öyle mi, ben de eve gidiyorsun sandım.
İLETİŞİMİN TEMEL ÖĞELERİ
En basit düzeyde üç öğeye sahiptir:
İletiyi gönderen, iletiyi alan, iletişim kodlaması
Kaynak, hedef kitle, ileti
Kaynak: Tek bir kişi, bir gazete, ajans, radyo, televizyon istasyonu vs.
Örgütlü iletişim: Muhabir-Yazı işleri personeli-Dizgiciler-Basım işçileri-Ülkenin düşünce özgürlüğü konusundaki gelenekleri ve hukuk sistemi-siyasal ortamı vs.
Kanal: Yüzyüze iletişimde atmosfer, telefon teli, havadaki iyonlar, hava
Kurulan her iletişimde amaç; iletiyi hedef alıcıya veya alıcılara ulaştırmak ve karşılığında da hedef alıcıda bir eylem ya da düşünce değişikliği sağlamaktır. Bir ortamdan yararlanılarak bilgi göndermek olan iletişimde temel öğeler ileti, iletiyi üreten kaynak ve iletinin tüketicisidir.
İki yönlü bir süreç olarak da tanımlanabilen iletişimde haberleri, düşünceleri, duyguları bildirme, düşünceleri paylaşma ya da değiş-tokuş etme etkinliğil bilgi, haber, düşünce ya da görüş alışverişi vardır.
İletişimde kuramsal yaklaşımlar gerçekleştirenlerden Berlo’ya göre iletişimde temel öğeler 6 olarak görülür.Bunlar; kaynak, kurgulayıcı, ileti, kanal, çözümleyici ve alıcı. Amerikalı bir siyaset bilimci olan Harold Lasswell’e göre ise iletişim eyleminin tanımlanabilmesi ve öğelerinin tespit edilebilmesi için şu sorulara uygun yanıtların verilmesi gerekir. “Kim? (Kaynak), Neyi? (İleti), Hangi yolla? (Kanal), Kime (Alıcı), Hangi etkiyle? (Etki)”.
Günümüzde ise iletişimin temel öğeleri kaynak, mesaj, kanal, alıcı ve dönüt olarak beş aşamada sıralanmaktadır.
Kaynak: İletişim sürecinin başlangıcını temsil eder. İletinin hedef üzerinde istenilen etkiyi ya da sonucu oluşturmasında birinci derecede önemlidir. İletişim sürecinde istenilen sonuca ulaşılması açısından kaynağın iletiyi aktarmadaki durumu hem iletinin anlaşılırlığı hem de hedef üzerinde etki oluşturması açısından ele alındığında geniş bir kapsama sahiptir.
İleti (Mesaj): İletişim sürecinin amacı ileti üzerine kodlanmıştır. Kaynak tarafından hedefe gönderilen ve iletişimin gerçekleşmesinin önemli unsurlarından birisidir ileti. İletişimin daha iyi olması için iletinin hedef tarafından algılanılırlık seviyesinin yüksek olması gerekir.
Kanal: Kaynak ve hedef alıcı arasında yer alan ve simge veya sembollere dönüşmüş iletinin gitmesine olanak sağlayan yol olarak tanımlanabilir. Her duyu organımıza karşılık bir kanaldan söz edilebilir. Birden fazla ileitişim kanalını aynı anda kullanabiliriz. İletişim kanalının sayısı arttıkça iletişimin etkinlik derecesi de artacaktır.
Alıcı ( Hedef ):Hedef kitle kişi ya da grup olabilir. Önceleri alıcı iletişimde pasif bir rol alan unsur olarak görülürdü. Oysa günümüzde aktif ve etkili bir işleve bürünmüştür. İletişimde amaç doğru iletiyi doğru yerde doğru kişiye verebilmektir.
Geri Bildirim ( Dönüt ): Dönüt iletişim sürecinin son aşamasıdır. Kaynak iletiyi iletişim kanalları vasıtasıyla alıcıya iletmiştir. İletinin hedef alıcı üzerindeki etkisi dönüt ile anlaşılır. Dönüt bir iletişim sürecinin denetim mekanizmasıdır
İletişim sürecinde seslenilmek istenen kişi ya da kişilere, toplumsal kesimlere hedef kitle adı verilir.
Reklam ajansları kime sesleneceğini bilmek ister, bu nedenle toplumla ilgili konularda sosyal bilimcilerden yararlanarak araştırma yapar.
Örneğin: Türkan Şoray – Margarin/McDonalds?
Renk Kombinasyonları – Futbol taraftarlığı
- Kaynak, hedeflediği kişiye, kişilere erişmek için öncelikle iletisinin taşıyacağı bilgi, duygu, enformasyonu bir iletişim kanalıyla gönderebilecek biçimde kodlar.
- Kodlamalar sözcükler, resimler, simgeler seçilerek yapılabilir. Bunların iletişim sürecinde dolaşıma sokulduğunda özünü ve biçimini koruyabilecek şekilde kodlanması gerekir. Bunların iletişim sürecinde dolaşıma sokulduğunda özünü ve biçimini koruyabilecek şekilde kodlanmsası gerekir. Böyle yapılmazsa, iletmek istediği duygu ya da enformasyon yerine çok farklı şeylerin algılandığı görülecektir.
- İletinin kodlanması çok kısa, çarpıcı, dikkat çekici, kolay akılda kalıcı olmalıdır. Günümüzde isanlar hızlı yaşamakta, yakın ya da uzak yerlerde olup bitenler hakkında yüzlerce ileti ile karşılaşmakta, bunlar hakkında konuşulan değişik ortamlara girip çıkmaktadır. Kısa, çarpıcı, dikkat çekici, akılda kalıcı kodlanmayan iletiler hedef ya da hedef kitlenin ortamına kadar erişebilse de onun tarafından algılanmayacakİ hedefin, hedef kitlenin yaşam ortamında bir gürültü öğesi olarak kalacaktır.
- Tam olarak algılanarak taşıdığı anlamsal içerik tam bir biçimde iletilemediğinde ise bizim kodlarken amaçladığımız ileti çarpıtılarak algılanmış olacaktır
Hedef kitlenin ortamındaki birçok iletiden yalnızca bazılarınıalgılayıp çoğunu algılamamasına filtreleme denir.
Örneğin herkesin karnının tok olduğu bir saatte margarin reklamı yayınlanması
Başarılı bir örnek ise gece yatmadan önceki saatlerde yayınlanan gece giyim, konforlu ev ürünleri reklamları
Kitle iletişim aracının verdiği mesajlar fazla karmaşık olursa anlaşılamayabilir, bu durumda konuyu «bir bilene» danışmak gerekir. Danışılan kişi konuyu çarpıtabilir (distort). Çarpıtma bilinçli de olabilir, iyi niyetli şekilde de (wishful thinking) olabilir.
Geri bildirim sonucunda, hedef kitleden gelen yanıtların sürekli izlenip değerlendirilmesi gerekmektedir. Hedef kitlenin boyutlarının işin iyi gitmediğini ima etmeye başladığı an, iletinin kodlanma biçimi, sunulma zamanını, sunulma medyasını değiştirebilir.
Sivrisinek reklamı yemek saatinde yayınlanmışsa, şikayet mektupları, telefonları dikkate alınmalı. Ancak bunlar zaman alır. Sosyal medyada ise bu çok net ve hızlı şekilde görülür.
İletişim sürecinde etkinliği arttırmak için, en başta da iletinin çarpıtılmasına meydan vermemek yararlanabileceği kurumsal bilgilerimiz bununla sınırlı değil iletimizi göndermek için kurguladığımız iletişim sürecini tekrarlamak (redundancy) yarar sağlayabilir. Ancak bıktırıcı şekilde tekrarlamak zarar verebilir.
Okur yazarlığın gelişmiş olduğu kesimlerde bu tekrarlamanın fazla olmamasına çok özen gösterilmelidir. Buna karşılık değişik sunum biçimlerini yeğlememiz daha yararlı olacaktır.
Benzerlikler kurarak ya da örnekler sunarak iletimizin sunulması da yararlı olacaktır.
Benzerlik kurmak için seçilen nesnelerin ya da simgelerin çağrışımlarının iyi denetlenmesi koşuluyla.
Örnek: Bitkisel yağ reklamunda ürünün «hafifliğinin» iyi algılanması için «insanın yemekten sonra kendini hafif hissetmesi» ile yakınlaştırmak. Akrep Nalan ile bu benzeşme yapılamaz.
Örnek: Ünlü bir hırsızın kasa reklamında oynaması ve «Beni X kasaları yakalattı» demesi.
Aynı hırsızla kasa kiralama servisinin reklamı yapılamaz. Büyük ve köklü bankalar «muhafazakar» kimliğe sahiptir batıda.
İletiyi gönderen kaynak ile, iletiyi seçecek, algılayacak, aklında tutacak ve iletinin önerdiği tutum değişikliği i benimseyecek olan hedef ya da hedef kitlenin uyum içinde olmasıdır. (To be in tune)
Dil ve kültür farklılıkları
Eskimoların eşlerini misafire sunmalarına yönelik olası tepkiler, güven eksikliği
Gönderimci ile alımlayıcının iletinin anlamsal içeriği konusunda, ortak izafet çerçevesine sahip olması ya da olmaması sorunu.
Otomobil Amerikan orta sınıfı için gündelik bir hayat aracıdır. Ancak otomobili Amerika’da staja gidip gördükten sonra ilk fırsatta birikimiyle bunu almaya çalışan bir kişi için aynı otomobil bir fetiştir. Bu fetişliği yıllarca süren bir statü simgesidir. Pazar günleri arabasını cilalayıp silmesi, parlatması; arabasına iç çamaşırlarından, dişlerinden daha çok göstermesi onun simgesel anlamlarından dolayıdır.
Hayata farklı alanlarda katılabilen, dolaysız olarak o alana ilişkin yaşam deneyimlerini kazanmayan kişi, kesim, ya da ulusların bu alanlara ilişkin iletişimlerde bulunması zor, sınırlı, çarpıtlmış anlarla doğru işleyecek biçimde olabilmektedir.
Örnek: Bir Fransız ile Polinezyalı arasındaki değerler bütünlüğü. Maddi ve manevi değer paylaşımı yok veya eser miktardadır. Ortak bir İzafet Çerçevesi mevcut değildir bu iki toplum arasında.
Bu nedenle gelişmiş ülkelerdeki meyve suyu reklamlarında görsel kodlamalarda doğayı çağrıştıran iletilere ağırlık verilirken, gelişmesini, sınaileşmesini tamamlaymamış ülkeler de meyve sularının imal edildiği fabrikaların teknolojisini sergilemekte ürünün bir meyve olarak doğallığı değil, gelişkin bir teknolojinin ürünü oluşunu öne çıkarmaktadır. Batılı, doğayı özlemektedir, geri kalmış ülke insanı ise sınaileşmeyi, sınaileşmenin getireceği toplumsal hareketliliği, gelir artışını, yeni olanakları özlemektedir.
Ayrıca şişeleme sırasında asker sırası gibi akan şerite dizilmiş şişelerin gösterilmesi ise, geri kalmış ülkelerin kıtlık ve baskı içinde yaşanmış uzun tarihlerinin bir başka yansıması sayılabilir: düzen, disiplin, baskılanmışlık.
Son aşama da meyve suyunun doldurulduğı şişelere sert bir sesle kapak vurulmasu ise, bu toplumların yüzyıllarca seyretmekten hoşlandıkları üniformalı askerlerini, ordularını çağrıştırmaktadır.
Motor yağı reklamu kampanyalarındaki yağın dişi ve eril yanları. Cinselliğin ürünün reklamında kullanılabilmesi için motor yağının içi görülür bir maket motordaki yuvarlak/kıvrımlı hareketleri ile dişilik çağrıştırılmakta; aynı transoaran motor görünüsünün üstüne bindirmekle gösterilen koşan bir küheylan ise eril boyutunu algılattırmak için görüntüye yer yer eklemlenmektedir.
Bu tür reklam kampanyalarının hazırlığında kültür sosyolojisinde uzmanlaşmış kişiler, cinsellikle ilgili iyi espriler üretebilen metin yazarlarına kadar geniş bir kadro istihdam edilir.
Hedef Kitlenin Aktüel Ortamı, Grup İlişkileri
Av silahı reklamı, kanarya sevenler derneği
Tarım Bakanlığı Kimyasal Gübreyi teşvik ederken aynı zamanda gelişkin hayvan türlerine geçmeyi, suni döllenme pratiğinin benimsenmeyi, kooperatifleşmekte de kapsamlı bir yenileşmeci tutum değişimini teşvik eder. Eşgüdüleme içinde bütün bu kampanyaları içeren bir çalışma programı hazırlamak daha yararlı olacaktır.
Bunların sonucu olarak toprak reformu yapıldığında köylere kapitalist üretim ilişkileri girecek, kırsal kesimin ürünleri ulusal ve uluslararası pazara daha etkin yollarla ulaşacak, böylece köylülerin geleneksel toplum yapısındaki grup ilişkileri kökten değişeceğinden, köylülerin mukavemeti azalacaktır değişimlere.
1950 ve 60’lardaki UNESCO’nun katkısı ile az gelişmiş ülkelerdeki yenileşme (innovation) çalışmaları kampanyalarında eşgüdümleme kullanılmıştır. Tarım kesiminde yeniliklerin benimsetilmesindeki en büyük engel bu kesimdeki yatırımlanmış çıkar sahipleridir. Bu nedenle kırsaldaki geleneksel iktidar ilişkilerini de değiştirecek kapsamlı bir toplumsal değişim süreci amaçlanmıştır.
• İnsanların gündelik hayatın hızlı ve telaşlı akışı içinde mitinglere gidemediği, sendikaların, derneklerin siyasal eğitim sunan çalışmaları fazla ilgi çekmediği sürece demokrasilerin
temeli olan bilgilenmiş, biçimlenmiş, sağduyulu seçmenlerin oylarıın iktidarı biçimlendireceği inancı tehlikede demektir. Televizyonda uzun konuşmalar değil, kısa ve anlık «imaj oluşturucu programlar demokrasilerde yeni bir «tiranlığın» tohumlarını atmak üzeredir.
• Rasyonel boyutu geriye itilmiş; duygusal boyutu abartı, sözel kanaldan çok görsel kanallara yaslanan siyasal bir söylem, siyasal kültürde ağırlık kazanmaya başlamıştır.
• Dış politikası, vergi politikası, gelir dağılımı konusundaki tutumu ne kadar iyi olursa olsun
bir devlet başkanı evcil hayvanıyla mutlu bir poz veremiyorsa yeteri kadar «özdeşlik»
sağlayamamış olacaktır. «Sizden biriyiz» kampanyaları.
• «Köpeğe şefkatli davranıyorsa, herkese şefkatli yaklaşır»
• «İletişim bombardımanı»
• Öğrenme Kuramı: İnsanların yaşadığı ortamların sonsuz denecek kadar çok sayıda uyarımlarla dolu olduğunu; bunların çoğunun algılanmadığını, dolayısıyla bunlara bir yanıt da verilmediğini belirttikten sonra ortamdaki algılanabilen uyarıların da farklı düzeylerde algılanıp, farklı yanıtlar bulabildiğini vurgulamaktadır.
• Duyusal ve Motor: Karanlıkta sivri bir şeye dokunmak, kalabalık bir yerde birinin elindeki sigaranın derinize fazla yaklaştığını hissetmek, tokalaştığınız kişinin elinizi fazla sert sıkması, kuru kafa, köpek gibi sembollerin olduğu yerlerde iletişim kesilir. Bu iletişimi kesecek duyusal
ve motor yanıtlarımız, kendilerie neden olan olgu ya da simgelerin zihinsel düzeyde anlamlandırılmasına varmadan verdiğimiz yanıtlardır.
• Ortamdaki uyarıların büyük bir bölümünü daha üst düzeyde algılar, açımlar ve yanıtlarız.
Bu düzeyde anlamsal/ tanımaya dayanan (önedinimlere dayanan/dispositional) yanıt
düzeyi diyoruz. Elimizi fazla sıkan kişinin gülümsemesi, dost bir yüzle bize bakmakta
olması ilk tepkimizi durdurup, bu normalden sert el sıkmanın «dostluk duygularını
anımsatabileceğini» anımsarız. Bu pratiğin kültürümüzde belirli bir yeri olduğunu
anımsadığımızda (yani toplumsal değerlerimizi, tutumlarımızı, davranış kalıplarımızı
anımsayınca) karşımızdaki insana, çevremizde bizi seyredenlere karşı toplumsal
hayatımızın gereklerine denk düşecek bir yanıt vermeye yöneliriz.
• Bu değişikliğin nedeni, sertçe el sıkma pratiğinin, yalnızca o an, o kişiden bize yönelik kural
dışı bir eylem olmayıp, kültür ortamında sık sık rastlanan bir davranış kalıbı olduğunu
anımsamamız; sertçe el sıkma pratiğini daha önceki yaşam deneyimlerimizden
tanımamız/bilmemizdir. Bu konuda bir önedinimimizin buluşudur.
• Bu düzeydeki yanıtlarımız refleksler düzeyinden çok farklıdır. Zihinsel boyutları vardır ve
düşünsel yanıtlardır. Ne var ki, buradaki düşünsellik fazla gelişkin bir düşünsellik olmaktan çok uzaktır. Kalıplaşmış anlamların simgesel düzenlenimlerinin farkedilip yeniden
açımlanmasına yetecek düzeydedir.
• Hayatımızın büyük bölümünde algıladığımız nesneleri, insanları, olguları, simgeleri, çeşitli
kodlamalarla söyleme dönüştürülmüş değer ve yargıları taşıyan tümceleri alışılmışlık
düzeyini aşmayan bir zihinsellik boyutunun içinde algılar, açımlar, yanıtlarız.
• Bu düzeyde okumalar, bu düzeyde radyo dinleme pratiklerimiz, bu düzeyde televizyon
programı izlemee tercihinizin zihni fazla yormayacağı açıktır. Gündelik hayatın yorgunluğu,
sıkıcılığı, hayatın fazla rutin işleyişini değiştirmenin riskli sayılması bizi gireceğimiz iletişim
ortamlarında hep bu düzeyde iletişim süreçleri kurmaya iter.
• Dış politika izlemek yerine «hafif» şeyler takip etmek daha kolaydır. Ancak dış politika
tartışmaları yapılıyorsa, bu konu hakkında konuşan kişilerin söylediklerini «kendi anlamlandırma
kalıplarımız içinde» anlamlandırmayı sürdürürüz.
• ABD-Cumhuriyetçilere ait etkin söylemleri radyodan dinleyen Demokratların bu söylemleri
ısrarla Demokratlar ifade etmiş gibi algılaması.
• Antisemitik Mr.Bigot çizgi roman karakteri – Bıktırıcı olmayacak şekilde yaptığı sakarlıklardan
hemen sonra ırkçı olduğu belirtilmiştir. Yahudi vakıflarının desteklemesi, ırkçı tutumları olan
Amerikalıların yanlışlarını anlayacaklarını umut etmelerinden dolayıdır.
• Yapılan araştırmalara göre bu çizgi roman Amerikalılarda tutum değişikliği yaratmamıştır.
Araştırma derinleştiğinde antisemitik tutumları olan Amerikalıların «Mr.Bigot kendilerini
özleştirmeyip ayrı tuttukları ırkçı ve aptal; benim bu konudaki yargıların akıllı bir insanın haklı
yargıları» dediklerini göstermiştir. Başka bir deyişle, çizgi roman ırkçılığa karşı görsel ve sözel
kodlama ile oluşturulmuş bir «metin olduğu» halde, ırkçı olanların önlerindeki metni
«kafalarındaki» kalıplara göre açımladığı görükmüştür.
• Sınırlı bir çizgi roman içeriğinden öte, bir deneme (essay) formu ile sunulması gerekirdi. Kalıplaşmış ve alışmış bir düşünce kalıbını bırıp eleştiren bir açıdan algılayıp düşünmek için bu form daha yararlıdır. Daha zor okunsa da kalıplar ancak bu şekilde kırılabilir.
• «Zenci» hep «zenci» olarak sınırlandırmak yerine bir «insan» olarak algılatılabilmeliydi. Bu durumda Mr.Bigot’un çizgi romandaki aptallıkları hayatı yineleyerek olumlayan aptallıklarımızın
rasyonelliğindeki güçsüzlüğü, sistemle sınırlanmışlığını anlamamıza
yarayan kodlamalar olurdu.
• Gündelik hayattaki iletişimlerimizin büyük bir bölümünün algılanması bu üçüncü düzeye çıkmadan yapılmaktadır. İletişim süresince, alışılmış kodlamalarla yapılan iletişimde «dil» gelişkin zihinsel düzeyde değil, alışılmış, kalıpsal düzeydeki algılamalar içinde kullanılır.
• İtalyan faşizmi üstüne yapılan araştırmalara göre, faşizmin iletişimdeki başarıları, faşizmin verili sistem içi bir faşist söylemin kitlelelere erişebilmesinin, kitlelerden direnç görmeden kabul edilmesinin, «faşizmin söyleminin sokağın söylemiyle aynı oluşundan» ileri geldiğine dikkat çekmektedirler.
• Örn: Genç Parti
• Verili toplumsal sisteme karşı reformcu siyasalar öneren siyasal söylemin de, tıpkı çizgi romandaki Mr.Bigot örneğindeki gibi «çizgi roman» formu ile sınırlı tutulmasının çok sakıncalı olacağıdır. Reformcu söylemin algılanabilmesi, tutucu siyasal söylemin algılanmasına oranla çok daha büyük dezavantajların giderilmesini gerektirdiği için, bu söylemin yeralacağı gazete haberleri, demeçler, televizyon ya da radyo konuşmalarının yanısıra tüketici dernekleri, üretici dernekleri, sendikalar, yerel birimlerin oluşturacağı dernekler, toplantılar vs. ile de desteklenmesi hayati önem taşımaktadır
0 yorum:
Yorum Gönder